Bazı kitaplar vardır kitaplıklarınızda; ya okuduğunuzda ufkunuzun aydınlanacağını bildiğiniz, ya birilerinden methini duyduğunuz, ya da bilmem hangi satış listenin en üst sıralarında yer almış, yani anlayacağınız mutlaka okunması gereken kitaplar...
Büyük bir hevesle başlamışsınızdır okumaya.
Da...
Sonrası gelmez nedense.
İlk on, ya da ne bileyim 20. sayfasında "bir şey" devreye girmiştir ve bırakın sonunu getirmeyi, ilerleme başarısı bile gösteremezsiniz. Bir okuduğunuz sayfalara bakarsınız, bir de kalanlara. Kalınlığı en az iki katına çıkmıştır çoktan. Cümleler adeta başka bir dilde dizilmiştir. Tekrar tekrar okuduğunuz cümleler, her seferinde biraz daha karmaşık bir hal alır. Gözünüz korkmuştur artık.
Yine de bir gayretle işe, okula giderken yanınıza alır, yatağınızın başında tutarsınız; ama; ı-ıh!
Usulca kitaplıktaki yerine konur kitap. Kitaplığınıza her baktığınızda ondan size yansıyan bir rahatsızlık duygusuyla kendini hatırlatır.
PeÅŸinden gittiÄŸiniz idealler,
Gözü kapalı dinlediğiniz idoller,
Sorgusuzca kabul ettiğiniz inançlar,
Hayran olduğunuz sanatçılar,
ya da daha yakınınızdaki;
Dost sanılan arkadaşlar,
"O" sanılan sevgililer,
Yanlış zamanda, yanlış yerde karşınıza çıkmış insanlar gibi hayal kırıklığı yaşatırlar size.
Ve bir de eksiklik duygusu...